Summary
Nigârî Divanında Rind ve Zâhid
Birbirine zıt iki insan tipinin temsilciliğini yapan rind ve
zâhid, Klasik Türk şiirinde adından çok söz edilen kişiler
arasındadırlar. Rind; samimiyeti, hoşgörüsü, dürüstlüğü,
kanaatkârlığı, dış görünüşe önem vermemesi ve derinliğiyle
anılırken zâhid; riyakârlık, kabalık, yalancılık, aç gözlülük,
şekilcilik ve yüzeysellikle kendinden söz ettirir. Rind, irfana
yani gönül bilgisine önem verirken zâhid aklı öne çıkarır.
Kendisini akıllı sanan zâhid, dinî meseleleri kavrayacak ruh
inceliğine sahip değildir. Hatta anlamadığını bile anlamayacak
kadar cahildir. Rind, züht ve takvaya önem vermez.
Zâhid ise ibadetlerine sıkı sıkıya bağlıdır. Bu bağlılığın
sebebi, cennette alacağı mükâfatı düşünmesidir. Rind, aşk
ızdırabı çekmekten perişan bir hâle gelmiştir. Aşkı inkâr
eden zâhidin böyle bir ızdırabı yoktur.
Aşka ve irfana önem veren, samimiyeti her şeyin önüne
çıkaran klasik Türk şairleri, kendi dünya görüşlerini temsil
eden rind tipini yüceltirken zâhidi yermişlerdir. Kendilerini
rindle özdeşleştiren bu şairler, her fırsatta zâhidle alay
etmişlerdir. Söz konusu şairin bir mutasavvıf, hatta bir
tarikat şeyhi oluşu bile bu geleneği değiştirmez. Örneğin,
19. yüzyılın başarılı mutasavvıf şairlerinden olan Nigârî
şiirlerinde sık sık zâhide sataşır. Nakşibendî tarikatının
mürşitlerinden olan Nigârî, şiir söz konusu olunca
tasavvufi kimliğini bir yana koyar. Klasik şiir geleneğinin
ölçülerine riayet eden şair, rind kimliğine bürünerek kaba
sûfî tipini sert bir dille eleştirir.
Bu çalışmada, rind ve zâhid kavramlarının Nigârî
Divanı’nda ele alınış şekli üzerinde durulacaktır.
Keywords
Nigârî, divan, rind, zâhid.