Summary
Abdülkâhir El-Cürcânî’nin İntihal Hakkındaki Görüşlerinin Metinlerarasılık Çerçevesinde Değerlendirilmesi
Sözlük anlamı “gerçekte bir başkasına ait olanın kendine ait olduğunu iddia etme, özellikle bir başkasının yapıtından izinsiz alıntılama” olan intihalin kökleri Câhiliye dönemine kadar uzanmaktadır. Arap şiirinde “es-serikâtü’ş-şi’riyye” adıyla ele alınan intihal, İslâmiyetten sonra da tartışma konusu olmaya devam etmiştir. Abdülkâhir el-Cürcânî (ö. 471/1078-79), Esrâru’l-Belâgat adlı eserinde intihale yer vererek bu konuyu belâgate taşıyan ilk isim olmuştur. O, intihali “ibare intihali” ve “mana intihali” olarak iki kısımda ele almış, daha çok “mana intihali” üzerinde durmuştur. Manayı “aklî” ve “tahyîlî” olarak iki türe ayırmış, mana intihalini bunlara göre değerlendirmiştir. Bir başka fasılda Cürcânî, şairler arasında benzeşmenin “umumi manalar”da veya bu manaları “ifade ediş şekli”nde olacağını belirtmiş, hangi durumda özgünlükten veya intihalden söz edilebileceğini açıklamıştır. Hatîb el-Kazvînî (ö. 739/1338) ise, Telhîsü’l-Miftah’ta intihali söz sanatlarının incelendiği “bedî’” kısmına dâhil etmiştir. O, intihali önce “zâhir” ve “gayr-i zâhir” olmak üzere iki kısma ayırmış, “zâhir intihal” altında “nesh ve intihal”, “igâre ve mesh” ve “ilmâm ve selh” terimlerini açıklamıştır. “Gayr-i zâhir” intihali ise intihal edilen mananın durumuna göre beş kısımda ele almıştır. Anadolu sahasında yazılan belâgat kitapları da genellikle Telhîs’i takip etmiştir. Belâgatçiler, ibarelerin doğrudan intihalini kınamış; mana intihalini ise belirli ölçülerde kabul etmiştir. İntihal edilen mana daha estetik bir üslupla ifade edildiğinde makbul sayılmış, fakat anlatımda ilk şiiri aşamadığı durumlarda yerilmiştir. Bu anlayış divan şiirine de tesir etmiştir. Latîfî, tezkiresinde şairleri özgünlük ve intihalcilik üzerinden tasnif etmiş, bazı durumlarda mana intihalinin yaratıcılık mertebesine çıkarılabileceğini ifade etmiştir. Riyâzî de tezkiresinde benzer bir değerlendirme yapmıştır.
Keywords
Belâgat, intihal, Abdülkâhir el-Cürcânî, Esrâru’l-Belâgat.